Aşka Dair Öyküler

SENDEN ÖNCESİ

   Düşünüyorum da; bir bakıma senden öncesi yok gibi bir şey
Çünkü senden önceki yıllar, sana hazırladı beni
Senden önce tanıdığım kişiler, seni bulduğum zaman değerini daha iyi
anlayabilmem için birer sebepten başka bir şey değillerdi
Sensiz anılarım seninle geçen bir günün anısı yanında o kadar kuru ve cılız ki!
Uzun yillar amansiz bir olusun icinde calkalanip durdum
Bir trendim; kücücük istasyonlardan gectim, sonunda sana varmak icin
Bir gemiydim; irili ufakli limanlara ugradim, bir gün senin limanina gelmek icin
Bir yoldum; nice insanlar çiğnedi beni Şimdi ayaklarının temasındaki hazzı
daha iyi anlıyorum.
Bir kitaptım; beni okudular, fakat anlayan çıkmadı
Yıllarca seni bekledi sayfalarım, okuyasın diye
Yokluğunda bir kadehtim ben,
Türlü içkilerle doldurup ağızlarına boşalttılar beni
Yere çarptılar kırılmadım, duvara vurdular parçalanmadım
Bir gün içime senin güzelliğinin dolacağını bildiğim için
Dudaklarının değdiği her yerde bir ölümsüzlük ateşinin yanacağına inandığım için
Kurşun askerler, bebekler, oyuncaklar vardı senden önce
Durup durup aldanmalar vardı, aldığını geri vermeyen aynalar vardı
Hep karanlığa açılan pencereler, ardında iğrenç yaratıkların yaşadığı büyük kapılar vardı
Şehirler gördüm; sokaklarında bir toz bulutuydu yaşamak
Çarşılarında fazilet kiloyla satılır, namus metreyle alınırdı
Evlerinde yanyana yaşardı insanlarla hayvanlar
Sabahları yalan girerdi pencerelerinden ışık yerine
Akşamlar pis bir koku gibi gelir, geceler bir hışım gibi çökerdi o şehirlerin üstüne
Her evde bir çoçuk ağlardı ve her gün bir çoçuk ölürdü sıtmadan.
Gündüzleri erkekler kahvelerinde domino oynar, kadınlar bakraçla su taşırdı
Gece olunca yataklar utanırdı yataklığından, duvarların yüzü kızarırdı
Eller ve ayaklar bütün gece kirli bulaşıklar gibi yıkanmayı beklerdi
Şehirler gördüm ben..
Sefaletin utanç olmadığı şehirler gördüm
Bencilliklerin birer apartman gibi yükseldiği ve şereflerin çamurlara düştüğü şehirler gördüm
yaptığını anlamıyordu
Balolarda, şölenlerde kötü bir oyundu yaşamak
Kadınlar elmaslarıyla ölçüyorlardı güzelliklerini
Erkekler banka cüzdanlarıyla değerliydiler
Ne şehirler gördüm ben..
Tiyatrolarında, sinemalarinda aldanışlarımız, utançlarımız oynanırdı
Meyhanelerinde kirli ve renkli sulardı içilen.
Mayileşmiş bir köhne zamandı
Çeşitli tuzaklarla doluydu her sokağı. Büyük arenalara benzeyen
sokaklarında kan ve zulüm kokardı.
Bir semtinde parfüm kokularıydı havaya karışan.
Bir semti amonyak kokardı.
Ve nice insanlar gördüm ben Mihriban.
Alışkın elleri kötülük etmeden duramazdı.
Yalan söylemeden edemezdi dudakları. Gurur kötü dikilmiş bir elbiseydi üzerlerinde.
Boş kovalar gibi ses verirlerdi dokunulduğu zaman.
Nice insanlar gördüm ben Mihriban.
Bir yoksula en küçük bir iyiliği yapmaktan çekinen,
fakat bir gecenin cömert bir saatinde onbinleri,
yüzbinleri vahşi bir zevkle kaybeden insanlar gördüm.
Zenginlerine daha sömürülecek insanlar gerekti.
Ben yüzü jiletle kesilmiş kötü adamlar gördüm ve ben her sabah yüzünü traş
ettiği jilet kadar para etmeyen daha kötü adamlar gördüm Mihriban.
En adi kıskançlıklar gördüm, kavgalar, zulümler, işkenceler,
en ucuzundan kirli çamaşırlar, paçavralar, çamurlar, irinler, çirkefler gördüm.
Seni tanıyıncaya kadar dinlediğim çatlak sesli bir plaktı, berbat bir filmdi seyrettiğim.
Seni görünceye kadar kötülükten yana ne varsa tanıdım,çirkinlikten yana ne varsa gördüm.
Tut ki bir kum cölündeydim, kızgın bir güneşin altında susuzluktan çatladı dudaklarım.
Şimdi senin dupduru kaynağına eğilip su içerken varlığının paha biçilmez
değerini daha iyi anlıyorum.
Yokluğunu bu kadar derinden tatmasaydım, varlığının eşsiz anlamına varamazdım.
Tut ki yıllarca süren bir geceydi senden öncesi.
Güneşsiz aysız, yıldızsız bir gökyüzüydü.
Kupkuru bir eski deniz kalıntısıydı. Çekilmiş bir nehir yatağıydı.
Senden önce bir gün seni bulmak ümidiydi beni yaşatan.
Tohumun yeşermek icin yağmuru, çiçeğin açmak için güneşi beklediği gibi bekledim seni.
Nasıl bir nehir denize kavuşmak için uzak mesafelerden çağlaya çağlaya
gelirse; işte ben de öyle geldim senin denizlerine.
Senden öncesi uzun, uğultulu bir arayıştı, kudurmuş bir çalkantıydı.
Yokluğun öyle bir uçurumdu ki; yeryüzündeki bütün uçurumları uç uca
eklesek, yokluğunun yanında bir nokta gibi kalırdı.
Bütün girdaplar bir araya gelse; varlığının derinliğine yaklaşamaz şimdi.
Senden önceki yıllardan sana kendimi getiriyorum.
Yokluğunu tatmış, her yerde seni bir rüzgarcasına aramış ve vahşi,
büyük bir nehircesine sana koşmuş bir ben var şimdi karşında.
Arındım bütün kötülüklerden sana geldim.
Seni yarınlara götüreceğim, gel; yaşanmamış zamanlara,
erişilmemiş hazlara götüreceğim seni.
Inan ki ne senden öncesi vardı, ne de benden öncesi.





AŞK HİKAYESİ


   Daha henüz 18 yaşındaydı, ama hayatının sonundaydı. Tedavisi mümkün olmayan ölümcül bir kansere yakalanmıştı. Kahır içinde eve kapamıştı kendini.. Sokağa çıkmıyordu. Annesi.. Bir de kendisi.. O kadardı bütün hayatı.. Bir gün fena halde sıkıldı, dayanamadı, attı kendini sokağa..

   Bir yığın vitrinin önünden geçti.. Tam bir CD satan dükkanı da geride bırakmıştı ki, bir an durdu. Geri döndü, kapıdan içeri, gözüne hayal meyal takılan genç kıza bir daha baktı. Kendi yaşlarında harika bir genç kızdı tezgahtar..

   Hani ilk bakışta aşk derler ya, öyle takılıp kalmıştı işte.. İçeri girdi.. Kız gülümseyerek koştu ona.. "Size nasıl yardım edebilirim" diye.. Nasıl bir gülümsemeydi o.. Hemen oracıkta sarılıp öpmek istedi kızı... Kekeledi, geveledi, sonra "Evet" diyebildi.. Rastgele bir plağı işaret ederek.. "Evet.. Su CD'yi bana sarar mısınız?.." Kız CD'yi aldı, içeri gitti. Az sonra paket edilmiş geri geldi. Aldı paketi, çıktı dükkandan, evine döndü, açmadan dolabına attı...

   Ertesi sabah gene gitti aynı dükkana.. Gene bir CD gösterdi kıza, sardırdı, aldı eve getirdi, attı paketi dolaba, gene açmadan.. Günler hep alınıp sardırılan CD'lerle geçti..

   Kıza açılmaya bir türlü cesaret edemiyordu. Annesine açıldı sonunda.. Annesi "Git konuş oğlum, ne var bunda" dedi.. Ertesi sabah bütün cesaretini topladı. Erkenden dükkana gitti. Bir CD seçti. Kız gülerek aldı plağı. Arkaya gitti, paketlemeye. Kız içerdeyken bir kağıda "Sizinle arkadaş olabilir miyiz" diye yazdı, altına telefon numarasını ekledi, notu kasanın yanına koydu gizlice.. Sonra paketini alıp kaçtı gene dükkandan..

   İki gün sonra evin telefonu çaldı.. Anne açtı telefonu.. CD dükkanındaki tezgahtar kızdı arayan.. Delikanlıyı istedi.. Notunu yeni bulmuştu da.. Anne ağlıyordu.. "Duymadınız mı?" dedi.. "Dün kaybettik oğlumu.."

   Cenazeden birkaç gün sonra, anne oğlunun odasına girebildi sonunda... Ortalığa çeki düzen vermeliydi. Dolabı açtı... Oraya atılmış bir yığın açılmamış paket gördü... Paketleri aldı, oğlunun yatağına oturdu ve bir tanesini açtı.. İçinde bir CD vardı, bir de minik not.. "Merhaba... Sizi öyle tatlı buldum ki.. Daha yakından tanımak istiyorum.. Bir akşam birlikte çıkalım mı?.. Sevgiler.. Jacelyn!." Anne bir paketi daha açtı.. Onda da bir CD ve bir not vardı.. "Siz gerçekten çok tatlı birisiniz, hadi beni bu gece davet edin, artık.. Sevgiler.. Jacelyn!.."





ADI PAPATYA

Yemek saati tekrar gelmişti
Şimdi onu görmek için heyecanlandığını hissetti genç adam
Ve sevdiği insan ile bir türlü buluşamamasını
Alt kattaki restoranta inerken
bir yandan sevinip bir yandan da düşünüyordu
İş yerinin olduğu binanın üst katında çalışmaktadır aşık olduğu kız
Her öğlen yemek saatinde uzaktan izleyebilmektedir onu
Ve yemek başlangıcında ,bitiminde sigarasını içerken
sadece gizlice bakışlarını

Kız bunu asla fark etmemiştir
Her zaman ki gibi yemek yerken arkadaşlarına
sigara dumanınından rahatsız olduğunu söyleyerek
içenleri eleştirir

- Bakın ben bıraktığıma göre herkes bırakabilir diyerek
tepki gösterirdi

Bir gün tüm masalar dolu iken genç kız mecburen
adamın yanına oturmak zorunda kalır ve tanışırlar
Kısa bir konuşmadan sonra genç adam heyecanlanır ve
sigara yakmak isterken
Kız Lütfen Yanımda içmezseniz sevinirim der
Genç adam ise, ama demeye kalmadan
kız elinden sigarayı alır ve
artık birine dur demeliyim diyerek
bundan sonra her yemekte beraberiz
İçeceğiniz tüm sigaraları ben alacağım der

Adam içten sevinir bu olaya
Her gün görebilecektir sevdiği kızı
Yanında olacaktır artık
Elbet bir anını bulup sevdiğimi de açıklarım diyerek
mutluluktan tüm dünyası değişmiştir
Ama bu yemek olayları sürmüştür
Kız ise arkadaşı gibi gördüğünde,
ona tüm gününe sigara yasağı koymuştur
Tüm gün içinde içeceği sigaraları ona verecek ve
bıraktığında ise
o günden beri kaç tane içmediklerini hesaplayacaklardır
İddiaya da girmişlerdir

Artık aylar geçmesine rağmen
adam dayanamayarak bir yazı yazmak ister ona
Kalemi ve kağıdı alarak çok içten bir yazı yazar
Özenle bir zarfa koyar
Zarfı da mühürleyerek boş kısmına PAPATYA yazarak
öğlen yemeğinde kıza verir

Bu benim yazılarımdan biri, lütfen okuyup
yarın bana yorumlarını iletebilir misin der
Kız ise, oralı bile olamayarak arkadaş tavrıyla
hele şu senin sigarayı bırakma olayını bitirelim diyerek geçiştirir
Adam ise mutsuz bir şekilde istemeyerek te olsa
onaylar söylediklerini

Akşam evine giderken bir trafik kazası geçiren adam, bitkisel hayata girer
Tüm aile fertleri toplanıp hayata dönmesi için dua ederler
Ama adamın durumu çok ciddidir Ve asla konuşamıyordur

Gün ışımıştır
Herkes heyecanla bekleyiştedir

Kız ise evinde işe gidiş için hazırlık yapmaktadır
İş yerine geldiğinde içindeki huzursuzluğu bir türlü çözemez
Öğlen olduğunda gözleri arkadaşını arar ama bulamaz
Keyifsizce yemeğini yerken, nerede bu ya, diyerek aramaya karar verir
Telefonu uzunca çalar ve telefona bir bayan sesi çıkar
Onu sorduğunda hastanede yoğun bakımda olduğunu öğrenir ve
annesinin feryadına şahit olur

Donmuştur kız
Konuşamamış sadece dinleyebilmiştir
Akşam olduğunda o şok ile hastaneye bile gidememiştir
Çocuğun ölüm haberini aldığında ise istem dışı ağlamaya başlamıştır
Günleri bir anda bu olay ile geçmektedir
Bir gece uyuklarken gencin yazdığı mektup gelir aklına Alıp bakar

Üzerinde papatya yazıyordur
Kızın adıda papatya dır
Yavaşça açarken zarfı papatya kokuları gelir burnuna
Çok şaşırmıştır
Titreyerek içerisinden çıkan kağıdı alır
Bir tanede sigara çıkar içinden
Şaşkınlıkla zarfın içerisinden çıkan kağıdı açar

Evet, ağlamaya başlar, hemde hıçkırırcasına
Kağıtta şu notlara yazmaktadır

Bu şokla kız topladığı binlerce sigaralara bakmak için poşeti açar
Birini eline alır ve sigaranın üzerinde silik olarak şu yazıyı okur

- “Bugün çok şekersin yine”

Birini daha alır, ondada; “Biliyor musun sensiz yapamam galiba” yazar

Birine daha; “Meleklerin en safı sen olmalısın”

Birine, birine, birine Her sigaranın üzerinde bir söz ilişmiştir kıza
Ağlayışın hıçkırık olduğu anda sigaranın birini alıp içmek ister
Yaktığında ise odayı sadece papatya kokusu sarar kusursuzca

PAPATYA
Seni ilk gördüğümde başladım papatyaya
Her yokluğunda binlerce papatya oldu içimde
Seni yaşatmasalar da hissettirdiler
Taki sen gelip masama oturduğun anda
Hiç bakmadın değil mi onlara
Binlerce oldu elinde
Ben sigarayı değil papatyayı bırakamadım


 İnsan kendinden başkasını çok sever mi ? Aşk, öyle birşey ki sevdirir. Hayatta bir çizgi vardır çizginin sag tarafı mutluluk sol tarafı hüzündür. İnsanlar genelde çizgidirler, duygularını dengeler. Ne hüzün ne mutluluk ? Eger kendinden çok sevdigin biri varsa o sana dengeni şaşırtır. Çok mutlu oldugun an, bir anda çok mutsuzda olabilirsin. İşte sevgi böyle birşeydir. Dünyada iki  kelimeyle cenneti, küçük bir kırgınlıkla  cehennemi yaşatır. Ama ne kadar küs olsan da, kızgın olsanda, onun var oldugunu, senin oldugunu bildigin sürece en mutlu sensindir. Sadece gururun  bu gerçegi o anlarda saklar, ama bu hep böyledir. Onu gördügün an kendini unutursun. Tek düşündügün tek hissettigin onu çok sevdiğin, onsuz yaşayamıyacağındır. Elini Tuttugunda dünya yıkılsa sana zarar gelmiyecekmiş gibi hissedersin. Bilirsin ki oda seni, senin sevdigin kadar seviyordur. İki seven kalp, aşkın verdigi sıcaklık ve sahiplik hissi… Bunlar eritir seni. Ve bununla beraber aşkın getirdigi diger müthiş duygular. Benim için aşk birde insanın yaşamı boyunca en güzel gördügü rüyadır. İşte sen benim için böyle bişeysin.

Gözlerine baktıgımda kendimi buldugum, ellerini tuttugumda dünyadan koptuğum….. Hergünün tamamında aklımı işgal eden, kalbimi hiç bir atışında yalnız bırakmayan, hayallerimin tamamını kaplayan mükemmel birisisin. İyi ki varsın. Seni Seviyorum Aşkım…

 Seviyorum seni...Canımdaki yasayan can..Her an seninle yasıyorum..karanlık gecemde gözlerin düsüyor bir yıldız gibi..Üsüyen günüme sevgin sıcaklıgıyla süzülüyor yüregime..her seni sevmek icin kalbimdeki umut kırıntılarını senin yüzündeki tebessümlere yüklüyorum..Dilimde söylenen her sarkıda sana birkez daha " seni seviyorum " sesleniyorum..Ates atılmıs bir kalbim varken sen kabul ettin ..Kısın ortasında kalmıs bedenimi sevginle ısıttın..Sana ne demeliydim..Gülüm dememi istemezdin..Güller her zaman solardı.." Canım" demek istedim..Sen bana hep canım diye seslenirdin..Yüreginin bir yarısı sendeydi..her zaman sende kalıp iki ayrı bedeninin tek kalbindeki deli sevdasını yasıyoruz...Seni seni diye seviyorum..Belki sna söylenen her kelime basittir..Süslü degildir kelimelerim .Ama bil ki canım sana söylenen kelime sana okunan her siir senin kalbindeki sevgiyle güzellesip özel bir sevda oluyor..keske senin sevgi denizinde bir damla su olabilseydim..Seni sevmek bir kuru ekmegi paylasmak gibi..Her lokmada daha cok sevmek seni..Sana sevdalanmak yagmurun icindeyken gözkyüzündeki nazenin ciceklerin gövdelerine düsmek gibi..Yıldız olup senin karanlıgında gözlerinde kaybolmak belki senin sevginde nefes almak..Yalnızlıga perdeleri cekip mutlulukların gölgelerinde serinlemek seninle...Seviyorum seni demekten öte senin icin yasıyorum bu hayatta..öyle tutulmusum ki sana herseyimi sana verdim...Daha cok sevmek icin yüregine konakladım..Bir misafirdim ilk önceleri ama seni sevdikce artık senin kalbinde kalıcıyım..her kısın ortasında sıcagı arıyorum ne de yazın ortasında serinlemek icin rüzgarı soruyorum...Tek yaptıgım seni ,senin kalbinde yasayarak seviyorum..Dertlerimi sende unutup hayatın acı suretlerine gülümsüyorum.kalabalık sehirlerinden uzaklasıp senin gül yüzünle aynalarda yarınlarıma bakabiliyorum..Seni canımdan öte seviyorum..Ucurumun kenarıyda solmayı bekleyen bir cicekken senin sevginle yeniden mutluluklara tomurcuk acıyorum...her sabah perdeleri aralayıp senin günısıgında sevgini aralıyorum..Sen farklısın..Canımdan birisi, nefesimin mutluluk rengindeki suretisin sen...Adını konulmamıs sevdanın en güzel melegisin..Belki kalbimdeki tek can..hayata dair tek umudumsun..Seninle yasayıp seninle hayata bakabilmek...Düsündükce seni aklımda büyüyor bu sevdan..Daldıkca gözlerim ufka senin gözbebeklerin geliyor..Büyüdükce gözlerin satırlara dökülüyor sevdan...her dizede seni yazıp seni yasıyorum..Sen nefes aldıkca ben mutluyum buralarda..Seni seviyorum...Belki hayatımda bir kez böyle cok sevmisken seni kalbime hediye ediyorum...Zenginim cünkü seviyorum seni..Zenginim cünkü senin tarafından seviliyorum..En büyük hediyem senin askın..Her nefesim sana armagan olsun....Hayatımdaki en büyük asksın..ve son sevdamsın yarınlara dair..Seni seviyorum..Kanatlanan her kusun gözbebeklerine yarınlarında yasayacagın mutlulukları yükledim..her sahile vuran dalgaya yarınlarındaki sarılacagın umutlarını yükledim..her geceye bir siir yazdım hep senin isminle baslayan - hani- KartaL bu kacıncı Shey Le:) baslayan siir diye seslendigin- iste o siirleri her gece gökyüzüne yazacagım..Seni seviyorum..Öylesine seviyorum ki bu dünyada kavusamasa da kollarımız ; seni Cennetin güllere acılan bahcesinde seni bekliyor olacagım..Ve sen yasadıkca bu nefes senin atacak..her gece sana dua ederek sarılacagım uykulara..Esen her rüzgarda senin kokunu arayacagım..Ve seni kalbimin en derin yerinde yasacagım..Seni sen diye canımdan bir can diye sevecegim..Seni seviyorum KartaL                .Hem de Canımdan öte...

Varlığın, yokluğuna özdeş şimdi… 
Yazıyorum birkaç dakika ağlamışlığın ve gözyaşının üstüne…
 

 

Sen bulanıklaşsan da, gözüm hep ufuktaki yalnız haberciyi gördü… Buğulanmış cama çarparken yağmur damlaları, ben çizdim bir kâlp içine iki bedeni… 
Zamanın bilmem hangi köşesindeydik hatırlamıyorum. İşime gelmeyen buluşmalardan kaçmadım sen varsın diye… Çam diplerinde petunyaları kuruturken ellerimizde, sen bana SENİ SEVİYORUM derken bile bakamıyordum gözlerine. Utancımdan … alışık olmadığımdan belki … belki de o öpülesi dudaklarından ayıramam dudaklarımı diye, korkumdan.. Farkına varamadım gerçeklerin.. Gözlerine saklanmış hainliği sezseydim eğer; … eğer, denizlerden çaldığın dalganın, bir mühür gibi yüreğime leke yapacağını çözebilseydim, mayasız öperdim seni.. Özüm’süz 

 

Güzel kelimeler istiyordum senden … Ay ışıklarıyla yıkanmış, okuyunca en çirkin anlarımın anlamlaştığı, okuyunca dokunduğun gözlerimin mızmızlaştığı

 

Kulağımın arkasına fısıldanmış güzel kelimeler biriktirmiştim ben sana oysa… terk edip gitmeseydin ansızın; duyacaktın … Ben çırpınırken bir kaşık suyun derinliğinde boğulmamak için, sen görünce beni böyle çaresiz, beni böyle çırılçıplak; tutup çıkarırsın diye uzatmıştım ellerimi..Sen, biraz yukardan ifrit dolu yüreğinle bakıp gülmüştün hâlime.Oysa ben susmanı bekliyordum.. birde ıslak bedenimi sarmanı… bir “NEYİN VAR SENİN” e öyle ihtiyaç duymuştum ki o an; anlatmak istedim, ama sen … yoktun..!

 

Yıllar geçti aradan.. ve farkında olmadan… 
Adımlarım daha büyük, daha hızlı ve daha sağlam… 
Yokluğunda büyüttüğüm acılarımı her gün tazelemek zoruma gitmeye başladı. Ve hasretinin bitime uğraması gerekti. Eylüldü.. hüzün mevsimiydi.. nasıl unuturdum seni? Yaprakların salına salına karıştığı toprağı öpüyordum, “Vatanım” diye değil! Sen dön diye…

 

Köylü kız- büyüsü bozulduğunda ben öğretmen olmuştum.. Hani rüyalarımın en güzel sahnesinde seyrederken, göz yaşlarımı tutamadığım … hani en mateminde gecenin; üzerimde bir hamal gibi taşıdığım sensizlik yükünü atmak istediğimde, düşünüp de derinlere daldığım…. 
Hatırladın mı? 
Saçlarım; senin bildiğin kadar sıradan değil artık.. 
Gözlerime durulmayı öğrettim.. 
Dudaklarıma kilit vurdum konuşmasın diye.. 
Yüreğimdeki seni her gece zindana attım bensizliğin acısını, sensizliğin acısını çektiğim gibi çek diye! !

 

Gitme Sevgili! 
Sokak aralarında yitirdiğim aklımı geri ver bana.. yüreğim yüreğinde.. Böyle kuru bir beden ne işe yarar sensiz.. Ya dünümü ver, yada hakkımı! çok mu arzu ettiklerim? 
Hayatının kısa film akropollerinde hiç mi karem yok? Senaryoda figüran olarak ölmek istemiyorum.. al beni de gözlerine… 

 

özünle gördüğün her siyonda bir sahtekârlık, her parselinde acı ve göz yaşı… Güzel kelimelerinden duymak istiyordum bir ikindi çayı ertesinde.. Dudaklarından dökülmedikten sonra, adıma yazılan mektupların ne albenisi var ki?


 

 
Evlendim…Soğuk duvarlarında, gece lâmbasının aydınlattığı kadar görebildiğim dünyanın eşiğinde, bedenimi saran başka kolları sen zannedip doyasıya, hissedilmeyen kokunu sineye çektiğim günler aklıma geldi..


 

Evlendin…İkinci sayfa haber bültenlerinden öğrenmek istemezdim… Bilmek isterdim yerime koyduğun biblonu… Kim bilir hangi Can sırada bekliyordu Yanmak için… Farkında olmadan işlediğin günahın bedelini ödeyeceksin demiştim … Yüreğimi yüreğine koymuş olsaydın farkına varırdın süzülmemiş gerçeklerin… Arsız gönül kuşun konmuştu bir başka evin bir başka penceresine…Açar mıydı? …


 

 

ıllar geçti aradan … farkında olmadan. 
Cebimde kimsenin göremediği bir öfke saklı sevdiğim… Çıkardığımda dağ dayanmaz ki gönlün dayansın? Ben, kaybolmuşluğun sefasını sürerken, sen, bensizliğin nedametini çekiyorsun… Hissediyorum bunu…Ne ektin ki biçesin?


 

Beni arıyorsan; 
Yokum! ! 
Sisle çevirdiğin bu evren, artık benim olmadığı kadar, seninde değil! ! 
Zaman hızla akıp gidiyor.. 
Yıllar sonra bugün, bakıp da halime gülmeyeceğim… Gözlerime durulmayı öğrettim… 
Dudaklarım, dudaklarında güneşe selam çakmayacak artık.. 
Erkekçe, namusluca çekip gideceğim gözlerinin önünden; 
Arkasına bile bakmadan… 
 
Dur! ! 
Yaklaşma… 
Yollarına toz olduğum sevgili! ! 
Dudak büktüğüm gidişine… 
Yüz eskittiğim zamanla.. 
Ey Yüreğimi yüreğine bir kez olsun konuk edemediğim sevgili! ! ! 
Dokunma ellerime.. 
O eller ki, zamanın bir köşesinde, okul kaçışlarının heyecanıyla atan kâlpleri bir bedene dolduran; sonra Tek can ile kenetlenip kaderin vahametini inadıyla kıran eller…


 

Git..


 

Varlığın, yokluğuna özdeş şimdi… 
Yazıyorum birkaç dakika ağlamışlığın ve gözyaşının üstün

 

SENİ SEVİYORUM

derken bile bakamıyordum gözlerine.